15 Kasım 2011 Salı

Gözünü sevdiğim çocukluğum...


            
Dert yok,tasa yok,stres yok,kaygı yok,sansasyon,enflasyon,depresyon yok..yani varmıştır da bizlerin haberi yok.
           Tek derdimiz aşağı sokaktaki kıvırcık çocuğun o gün mahalleden geçmemesi ya da komşu kızının yeni robadan elbisesi...
           En sevdiğimiz gün cuma, en sevmediğimiz pazartesi. Cumaları severdim ben her çocuk gibi. Hem 2 gün tatil hem de geç yatarsın akşamları, o gün ki beslenme çantası mönüsü de köfte patates üstelik. Anneme yağda kızarttırıyorum son zamanlarda köfteyi, elinde yuvarlattırıyor, uçlarını sivrilttiriyorum,sevmiyorum artık ızgarayı.
           Genişti bizim sokak,kocaman çitlenbik ağacı vardı orta yerinde..Şimdilerde sorsan kimse bilmez.Zaten kesmişler birkaç yıl önce.
           Bu günlerde dijital kutuya sığdırılan arkadaşlık dar gelirdi bizim  koskoca sokağamıza. Soğuktan üşümez, yürümekten yorulmazdık, toprak kokardı üzerimiz.
           Bayılırdık evde yüzüne bakmadığımız meyveyi komşuya gittiğimizde yemeye, daha fazlasını istemezdik. Aklımız çıkardı tek kaşı kalktığında annemizin, çimdiği yiyince sinerdik. Ayak bileğine isabet edecek şekilde atılırdı terlik, etmezse hep gülerdik.
           Mahallemizin kızı sendromu vardı erkeklerde, dokunulmazdık. Akşam ezanı kanunu yıkılırdı yazları ve yatsıya uzardı sohbetler. Papatyalı bir kırdı Çetin Emeç Parkı, kar yağar biz yuvarlanırdık.
           Hatıra defterleri vardı, ‘kalbin kadar temiz’ diye başlardı cümleleri. Ha birde anketler… Sms,mms,,gmail, hotmail sizdi günlerimiz, camdan cama sohbet ederdi anneler,bir ekmek bir süt diyerek salınırdı sepetler,açlıktan ölünceye,altımıza kaçırıncaya kadardı oyunlar.
           Yüzü kızaran Heidi vardı, güzel ekmek yapan dedesi. Candy bir tek Anthony i severdi. Kırmızı Pinokyo bisiklet için yapılırdı kardeşlerle kavgalar. Cantlarına eti puf kapları takılırdı.En büyük heyecandı bayramlarda sınıf süslemek , iştah kabartırdı renkli gramafon kağıtları,geceden uyunmazdı.
           Yağmur iyice ıslatmalıydı toprağı, en güzel çivi öyle oynanırdı. .. ip atlarken çiftlisinde atlamak , sek sek te kaymak  taş bulabilmekti marifet. Yakartop, istop,dokuz taş vardı,körebe de görürdük ebeleri sadece ve sokakta yapılırdı çift kale maçlar…

Başta da söylediğim gibi; gözünü sevdiğimin çocukluğu, her şey az, her şey zor  ama herkes mutlu…

4 yorum:

  1. Ah ah, ne güzel anlatmışsın, hakkaten öyleydi, sokaklarda düşmekten dizlerimdeki yaralar hiç kapanmazdı, hep tentürdiyotlu gezerdim ben. Yokluktan, ne oyunlar icat ederdik ama ne kadar mutluyduk, şimdikilerin aksine...

    denizsaatcioglu.blogspot.com

    YanıtlaSil
  2. teşakkürler Deniz..çok haklısın doyasıya yaşadık çocukluğumuz biz,şanslıydık çok,hadi dönelim desem eminim bir çok kişi olur arkamda :))

    YanıtlaSil
  3. ben gelirim canım ardından ,kızımdan biliyorum şimdiki çocuklar mutsuz ,doyumsuz,biz öylemiydik bayramlıklarıyla uyuyan bir nesildik....

    YanıtlaSil
  4. evet yaa gerçekten sokak bilmeyen,oyun bilmeyen,bayram bilmeyen çocuklar,sanal alem çocukları,teknolojik nesiller...gidebilsek keşke arkadaşım :))

    YanıtlaSil