3 Kasım 2011 Perşembe

Hayat ve de Korkular...

          
Hadi yaaa,bırakın artık şu ama ile başlayan cümleler kurmayı,hadi ama..( o kadar alışmışız ki ben de kurdum) (benim ki ama ile başlamıyor ama ...)
           Alın artık şu yaşamınızın direksiyonunu elinize.Başkası için yaşanan hayatları buruşturup atıverin,kurtulun üzerinize olmayan şu modası geçmiş elbiselerinizden.Kabul edin bahanelerinizin ardında ki tek şeyin korku olduğunu, kabul edin ve atın cesur olma yolunda ilk adımınızı.
           Hep şunu duyarım ;
- 'öfff, hayat ne kötü',
-'ne kadar sıkıcı her şey',
-'istediğim hiçbir şey olmuyor'
          şikayet etmekte ki ustalığımızı,farkındalık seviyemizi arttırmak hususunda kullansak, mutsuz insan kalmayacak emin olun.Hani şu 'ses var görüntü yok' sözü cuk oturuyor bizim insanımız üzerine.


         Bütün gün şikayet ederler, 'e hadi o zaman' dersin tırsak bir kedi gibi oracıkta kalıverirler,hepte bir mazeretleri vardır üstelik. ‘Ben korkuyorum,yemiyo açıkçası’ demeye cesaret edemezler.

         -Neden ?
          Bahane üretmek en kolayıdır çünkü,bahane üretmek acıtmaz,bahane üretmek sorgulatmaz,bahane üretmek aslında hep var olan kör noktalarımızın üstünü sessizce örtmektir çünkü...
          -Peki nereye kadar?
Çok güzel anlatmış Ece Temelkuran;
        ' hayat, onu erken anladığını sananlardan çok fena alır öcünü. Bir şeyi vaktinde yaşamadan geçersen, çok sonra, seni rezil etme pahasına, sana yaşatır o eksik bıraktığın bölümü. Âşık mı olmadın on altı yaşında? Gelir seni kırk beşinde bulur, maceraya mı çıkmadın yirminde? Sürükleye sürükleye götürür seni otuz beşinde. Yırtık kot, yer bezinden hallice bir kazak giyip, nasıl göründüğüne aldırmadan geçiremedinse öğrencilik yıllarını , elli yaşında, artık kalabalıkların gözleri seni hiç de öyle görmeyi beklemezken, sana giydirir o kot pantolonu.Zira atlayıp geçtiğin ne varsa dönüp dolaşıp bulur insanın yakasını.'

Sanmayın ki susturabilirsiniz içinizde ki sesi, valla ben susturamamış biri olarak söylüyorum.


Yıllarca susturdum, içim acıyarak,niye böyle bir şey yaptıysam onu da anlamış değilim pek. Kış uykusuna yatmıştım sanki ...İçten içe kaynamaya başladım sonunda,aslında pekte istemediğim bir hayatı yaşamakta ki ısrarımı sorguladım,en büyük meselem ne istedğimi bilmemekti belki...sorgulamamak en iyisiydi; çünkü güvendeydim, ‘Mutsuz ama güvende.


           Sorgulamaya başlarsam, değişim olmalıydı ve sonrasında da dönüşüm. Alışkanlıklardan vaz geçmek,sıkı sıkı ya sarıldığım her şeyden silkelenmek o kadar da kolay değildi.Kendimle baş başa kaldım sık sık,böyle olduğunda , daha iyi duyabiliyorsun içinde ki sesi ve çelişmiyor duygularınla mantığın...

           Gerçekte neyi istediğimi öğrenmenin, beni mutlu edecek tek şey olduğunu fark ederek başladım ilk. Cesur kararlar aldım sonrasında, kıyıdan uzaklaşmanın ve karanın henüz görünmemesinin paniğini yaşadım zaman zaman...
Her şeyin bilincindeydim, kendimin, duygularımın,beklentilerimin,yaşadığım her acının ve korkunun da bilinciydemdim artık,( ki bu çok önemlidir) yaşadığım her acıyı sorguladım,neden yaşadığımı, ardında ki esas duygumu ,beni rahatsız eden esas duygunun ne olduğunu sordum sürekli ve bulduğum her cevapla,farkında olarak ya da olmayarak gömdüğüm duygularla yüzleştim derinlerde ve her yüzleşme daha da güçlendirdi beni.İçinden çıkamadığım hallerin daha çabuk üstesinden gelir oldum,korkmamaya başladım üzüntü ve acılardan,her dibe vuruş daha hızlı yaptı beni.
           Evren hizmetime sundu  her şeyi, ve her şey ona göre ayarlandı sanki, işim, arkadaşlarım, ailem bir başka düzen oluştu ruverdi…

           Ve kara göründü nihayet! Yapabilir miyim,mümkün mü türünden sorular yok artık , kuşku yok, korku yok, acabalar yok, amalar yok..


           İnanç var, cesaret var,bilmek var, öğrenmek var.. Yolun başında ama doğru yolda olmanın verdiği huzur ve keyif var.

          Artık oradayım işte, olmak istediğim yerde, dümen elimde...  kara önümde…



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder